4 Nisan 2017 Salı

Şimdiden Geçmişe bir Mektup.

Selam,

Bu blog geleceğim de bakacağım geçmişimden notlar niteliğinde olacaktır. 

Bu kendime hem motivasyon hem inanç hemde güç kazandıracak diye umuyorum. 
Ne zaman olursa geriye dönüp bunu okuduğum zaman demeliyim ki, bak her şey düzeliyor aslında o zaman istediğin şey şuan seni mutlu edecek olan şey değilmiş. Aslında onu çok fazla istemiyormuşsun. Beklediğine değdi ve zamanla her şey sana kendiliğinden geldi. Boşuna üzülmüşsün diyebilmek için. 

Ben hayatımda buna benzer şeyler yaşadım. 
Şansızım diye yakındığım her anda da bu yüzden hep pişman oldum. Aslında şanslıydım. Çok mu az mı bilinmez ama istediklerimi bir şekilde elde etmiştim. Elde edene kadar yürüdüğüm yolda çok yoruldum psikolojik olarak. Üzdüm üzüldüm isyan ettim. ve yoruldum. her gün hiç kımıldamazken maraton koşmuş gibi yoruldum. Aynı şuan olduğu gibi.

Nefret ettiğim iş yerimden ayrıldım. 1 ay oldu. İş arıyorum. Orada çalışırken sağlımı kaybedeceğim diye ayrıldım ordan. Antidepresan aramaya başlamıştım. Bu benim gibi biri için  intihardı. Bu nasıl bi zayıflık ve güçsüzlüktü. Gitmiyordu iş bıraktım. Kötü alışkanlığa devam etmektense bırakmayı yeğlerim bıraktım. Pişman değilim ve asla da olmayacağım. Sadece işimi yapmayı özlüyorum o kadar. 

Gün geçtikçe kendimi mesleğim konusunda yetersiz hissetsem de aslında öğrendiğim bildiğim çok şey var.
Yaşadığım bu süreç kendime olan özgüvenimi  kaybettirdi. Ve bu özgüven aslında beni ben yapan temel taşlardandı.. Bunun sarsılması demek hayatımın sarsılması demekti her zaman. ve bunu hep dile getirdim. ve şuan yaşıyorum. Bu durumda kalmakta benim elimde çıkmakta. Bu aralar diyorum ki çıkmaya gücüm yok. Bunu şuan yazıya dökerken hatta başkalarına söylerken bile utanıyorum.

Gücüm olmaması için hiçbir sebep yok. Ailem arkadaşlarım maddi manevi arkamdalar. Bir tek sorumluluğum kendime. İyide yaparsam kendime kötü de yaparsam kendime. Küçük ayrıntıları büyütmek beni geriye atar ileriye değil. ve her zaman zaman kaybından hayıflanırım kendimi geriye attığımı bile bile. Hayıflanırken de daha da geriye giderim. Buna bi son vermeli.

Bugün eksiklerimi bilmeli ve onların üstüne gitmeliyim onlardan şikayet etmek yerine onları düzeltmeliyim.

Bunu belli bir zaman sonra okuduğumda hala aynı yerdeysem yazık bana.
Demekki ozaman sandığım kadar güçlü ve akıllı bi insan değilmişim.
Bunu kendime yakıştıramam. 

Ne demişler
Fakir doğmak senin hatan değil, Ama fakir ölmek senin hatan.!



17 Ağustos 2015 Pazartesi

Tek Cümle ^^

' Çok Şükür '
Ben istediğim ve hakettiğim başlangıcı yaptım.
Hayatımda iyi olmayan bir şey yoktu, sadece ufak tefek sıkıntılar vardı. O sıkıntılarda ardından gelene çok daha sevinebilmek içindi.

'Ve birşey olmuyorsa mutlaka daha iyisi olacağı için olmuyordur.' dediler bana, ben de şimdi onlara hak verdim.

Eminim her şey çook daha güzel olacak.
Çünkü ben dilediğim  ve gönülden istediğim o ilk adımımı attım.
:)

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Haberler İyi Paşam!

Şimdi ben çok şey söyler, sayfalarca konuşurdum da gerek yok.
En iyisi ben susayım, gerisi de Selametle Gitsin.

https://www.youtube.com/watch?v=KCBb73gsoXE
:)

10 Haziran 2015 Çarşamba

Birçok Tren, Uçak Biletleri ve Bir Hayal ''


Birçok Tren, Uçak Biletleri, Bir Hayal, Bir Hayal kırıklığı, Büyük Bir Tecrübe, Bir sürü Anı

6 Ayımın ana başlıkları işte  yukarıda yazdıklarım. Erasmus Polonya. Aslında daha önce de uğraşmıştım gitmek için üniversite 2.sınıftım sanırım, o zaman daha renkliydi bu hayalim, daha pembeydi Avrupa, kalbim daha hızlı atıyordu sırt çantasıyla dolaşmak deyince. Bu hayalim için o zaman o kadar uğraşmıştım ki ama her türlü aksilik çıktı önüme, sonuç olarak gidemedim. Sonra küstüm, bir sonraki sene denemedim ondan sonraki senede. Sonra bir bakmışım mezun olduğum yıl havaalanında Polonyaya gitmek için uçağımı bekliyorum.

Sadece kendimi denemek için girdiğim, aklımda erasmusa gitmek gibi bir düşünce yokken bir kaç hocamın ve bu durumun mezuniyetim üzerinde herhangi bir sorun oluşturmayacağını öğrenmemle birlikte erasmus belgelerini öylesine hazırlamaya başladım. Erasmus için hangi ülkeleri hangi okulları bile tercih ettiğimi bile bilmezken açıklanan sonuçla Polonya/Opole ye gidiyordum. Derslerim de kolay olsun diye uyduruk seçerken bir den kendimi Management bölümünde buldum. Buna sevinmiştim çünkü yönetim konusuna ilgim vardı ve bunu fırsata dönüştürebilirdim. 

Bu erasmusu ingilizce konusunda pratik yapmak için istiyordum en çok. O lanet dilin halledilebilmesi için bu son ve kesin çözümdü benim için. Konuşma pratiği tek istediğim buydu. Yurtdışındaki dil okullarına gitmek imkansızdı, en kolay yurt dışına çıkma fırsatım buydu değerlendirmeliydim en iyi şekilde. Ailemi de böyle ikna ettim. Erasmustan istediğimi aldıktan sonra hayatımın planı da belliydi dönünce napcağım nerede olacağım vs. Umudum büyüktü ve inanıyordum. Avrupayı gezmeyi planlamıyordum bir kaç şehir görsem kafiydi. Asıl amacımdan sapmak ve evdekilere ekstra yük olmak istemiyordum. Aynı zamanda yazın çalışıp biraz para kazanmıştım bu da benim giderken yaptığım masrafları karşıladı. Vize pasaport otobüs uçak biletleri vs.

Ve uçaktaydım yağmur yağıyordu ve ben gece uçağıyla uçuyordum ve ilk uçak deneyimimdi. Biraz endişeliydim ama sonra en sevdiğim ulaşım aracı oldu diyebilirim :) 
Önce Berline indik. Gece 3 falandı. Sabah 7 de Opoleye otobüsümüz vardı. İlk havaalanında sabahlama deneyimim de buydu. Berlin havaalanındayken hala Türkiye de gibiydim. Alman iki hostes bile deli gibi Türkçe konuşuyorlardı. Buradan bir felaketin bana yaklaştığını anlamalıydım aslında :)

Opoledeyim. Merhaba sevgili küçük şehir. Ne kadarda sakinsin yolların geceden yağan yağmurun etkisinde hala. Gülümse bana lütfen. 

Ve başladık. Yurdum güzel ve rahattı ama her yerinden Türk fışkırıyordu. Oda arkadaşlarım Türktü. En azından bir yabancı olsaydı dedim içimden ama yapacak bir şey yok. 1.fiyasko buydu. Benden 2 gün sonra gelen oda arkadaşım oda da ki Türkleri görünce krize girdi ilk tepkisi hiç hoş değildi sevmemiştim ama sonra iyi ki burada benimle dediğim birisi oldu..
Yurda edinemediğim yabancı arkadaşları okulda edinirim diye umut ediyordum. Okuldan yaklaşık 1 ay ses çıkmadı belki daha da uzun. Ders programlarımız belli değil vs.  Ha bugün ha yarın derken geçti günler. Bu arada ilk gezimizi yaptık. Krakow, büyülendiğim şehir. Neyse sonra dersler belli oldu. sadece Erasmus öğrencileri hocanın odasında toplannıp ders yapıyoruz iki haftada bir 20 dakika. ilk gittiğim gün okulu bulamamız da cabası. saçma bir okul saçma bir düzen. 2.fiyasko
Dağılmış hissediyordum kendimi, çaresiz ve tükenmiş. O kadar emindim ki herşeyin çok iyi güzel ve yolunda gideceğine bir B planı bile yapmamıştım. O kadar zaman geçmiş doğru düzgün bi ingilizce diyolağa girememiştim. O sonradan iyi ki var dediğim arkadaşımla kafamız uyuşuyordu onunla gidiyorduk diğer ülkelerden gelenlerin kaldığı yurda ama uzaktı. Her an orada olamıyorduk, gittiğimiz her gün de ayrı olaydı. Soğuduk. İçimiz almadı. Hiç birşey yapamadık yapmak istedik ama kımıldamadık. O sıralar diğer yabancılarla Prag a gittik araba kiraladık. Güzel deneyimdi ama zevk alamadım. çook kötüydüm. Prag gri ve soğuktu. Döndük sonra ve içtik sürekli ne bulduysak. Ucuzdu ya, içince eğleniyorduk ya da sızıyorduk :) ve dedi ki bir gün kurtarıcı melek hadi kalk gidelim. Boğuluyorduk artık.  Gidiş dönüş uçak bileti aldık sadece. İlk defa o yolculuğa çıkmadan önce içip içip ağladım. 

https://www.youtube.com/watch?v=wbkWQDyIEaA , çünkü kendimi yenilmiş hissediyordum. O akşam tek bi adamla konuşmak istedim, ben istedim ama o konuşmadı, ben konuştum o duymadı. 

Sonrası yolculuk kaçar gibi gittik, ama yolculuktan ve sonrasından umutluyduk. Önce Gdansk, oradan Paris sonra ben Bordeaux a gittim kurtarıcı melek Pariste kaldı. Ben kuzenimle o da arkadaşlarıyla 10 gün vakit geçirdi. Rotterdam da buluştuk, Amsterdam, Brüksel, Varşova ve Opole. Aksilikler ufak tefek de değil büyük aksilikler hiç bırakmadı kurtacı meleğin başını, başımızı. En son sinir kriziyle patlak verdi Varşova da. Bitmiş bir şekilde döndük.
Uykusuzluğumuza rağmen kutlama yapmayı eksik etmedik gece eğlendik ve o gün aylarca aynı yurtta olup tek tük selamlaştığımız Türklerle güzel bir gün geçirdik ve ben o gece o tatlı iki insan kazandım hayatıma. 

Yabancılarla olan ilişkimiz artık kesilmişti, benim İtalyan belalım ve saçma takım arkadaşları yüzünden. Kurtarıcı meleğin, aksiliksiz uyumadığı gün yoktu. Erkek arkadaşıyla Avrupa tatili planları yaparken kendini Türkiye de buldu. Çok üzüldüm gidişine napacaktım onsuz. Bunalmıştım. O gitti ben kendimi Türk arkadaşlarımın yanına attım, Çok eğlendim bazı zamanlar ama içim hep buruktu zaman azalıyordu ben daha amaçlarımın hiç birine ulaşamamıştım. Umudum kalmadı gücüm yoktu. 

Aradan biraz zaman geçtikten sonra üniversite hayatımın son yılını unutulmaz kılan insan yanıma geliyordu. Polonyaya. Böyle birşeyin olma ihtimali o kadar uzak görünürdü ki bize. Böyle birşeyin gerçek olması tüyler ürpeticiydi o yüzden. En güzel gezi planlarını hazırlamaya çalışırken elimizde 3 interrail bileti yılbaşını Barcelona da kutlamaya gidiyorduk. Paramız yoktu, ama heyecanlıydık. Planımızda 12 şehir ve sadece 3 konaklama vardı. Budapeşte den başladık, Münih, Venedik, Roma, Pissa, Floransa, Milano, Marsilya, Barcelona (yeniyıl), Madrid, Paris, Katowice. Bu şehirlerin hepsi ayrı hikaye ayrı heyecan ayrı güzel. 

Döndük Opoleye, yorgun biraz ve hüzünlü. Benim canım arkadaşımın aldığı uzun sürekli vize sayesinde yanımda kaldı yaklaşık 1 ay.Yurtta kaçak kaldı 3 kere yakalandı. Gergin zamanlardı ama yerimiz vardı nasıl olsa kalıyordu. Türklerleydik hep. Gece club dışında yabancı yoktu çevremizde. 
Dönüş vakti yaklaşıyordu ve biz toplandık yola çıktık.Daha ben erasmusa gitmeden önce  beraber döneriz artık diye geyik yapmıştık, Beraber dönüyorduk ama Türkiyeden önce son durağımız Katowice ydi.  Katowice de en son hazırlıkta sınıf arkadaşımız olan ve hazırlık sınıfının onunda aşkının peşinden giden evlenip Polonyaya yerleşen çok sevdiğimiz arkadaşımız vardı. Onu görmeye gittik. Bir onun geçen 4 yılına bir de bizimkine baktık. O ayrı hüzünlü biz ayrı. bir insanın önünde iki yol olur biri evlilik biri okumak. Hangisine gideceğini bilemezsin ya, işte sanki biz o iki seçeneğin can bulmuş halleriydik sanki. Ama mutlu iyi ki var dediği eşi ve iki tane dünya tatısı çocukları var. Hep mutlu olsun. 

Katowiceden Berline giderken Opole yol üstüydü. Opole de durduk bi 10 dk kadar. ve ben o an bittiğini anladım. Arkada kalan her km, ellerim ne kadar boş döndüğümü vuruyordu yüzüme. Ne kadar yenildiğimi ve ayağa kalkamadığımı. Baba karşı boynum düşecekti, yaptığım her plan suya düştü. Koskoca bir hayalkırıklığıydı bu deneyim. Kelimelerim yetmedi ne hissettiğimi anlatmaya konuşmak istedim anlatmak istedim anlattım da her an söyledim ama yetmedi hep bi eksikti duygularımı yansıtan kelimeler.. O yüzden sustum dönerken. Konuşmadım.
Berlindeydik, uçağa bindik, İstanbuldaydım. Ailemin yanına giderken otobüste resmen bir et yığını gibiydim. Yenildim Kabul etmeliydim ettim. Çok zoruma gitti. Bi kaç damla yaşla söndürmeye çalıştım isyanımı. Bitmişti. 

Ne ummuş ne bulmuştum.. 

Yaşadığım güzel şeylerin yanına amaçlarıma ulaşmanın verdiği hazzı da ekleseydim, hayatımın en güzel bölümü bu kısım olurdu. 
Eminim. 
Daha böylesi yaşanamazdı.




















8 Haziran 2015 Pazartesi

bir yıl''

Merhaba Tatlı şey :)

En son bu sayfanın satırlarını 1 sene önce doldurmuşum. Şöyle bir geriye baktığımda hem çok kısa hem de çok uzun bir zaman aslında. 
Çok kısa gelmesinin sebebi 1 yıl önce bu zamanlar hissettiğim duyguları sanki daha dünmüş gibi aynı tazelikte hissetmem, aklımda olan düşünceleri daha az önce yeni aklımdan geçirmişcesine hatırlamam ve 1 yıl önce kazandıklarımı kayıp vermeden hala yanımda taşıyor olmam sanırım.
Çok uzun olması da hayatımda bir dönem kapatıp yeni bir dönem açmam, 6 ay yurt dışında yaşayıp büyük bi hayalimi gerçekleştirmem inanılmaz deneyimler yaşamam, bir çok ülke şehir gezip bir sürü farklı yüz tanımam, belki sadece bu 6 ayın 6 yıla bedel olması fikri bile bu 1 yılın benim için ne kadar uzun olduğunu ifade etmeye yeter :)

 Öncelikle son yazdığım blog, herşey harfi harfine aynısı oldu. Ama işte birini sevdiğim zaman umut etmek ve güzel şeyler beklemek bana otomatikman yükleniyor. Mantık devre dışı. Göz göre göre bir şeyleri beklemekte aptallık ama yapıyoruz işte sanırım yapmaya da devam edeceğim ama daha az üzülerek. Eskisi kadar gözü kara değilim artık. Yani umarım değilimdir -_- 


Son 1 yılımı sindire sindire tekrar yaşarcasına anlatmak için sanırım daha uzun sayfalara ihtiyacım var. Daha uzun sayfalarda görüşcez tekrar..  

9 Haziran 2014 Pazartesi

Yine Aynı Hikaye.

Aynı kitabı tekrar okuyorum
Sonunu bilsem de yine eksik bir heyecan var içimde
Ama bu sefer ruhsuz bir heyecan.
İşe yaramayan.

7 Haziran 2014 Cumartesi

Bir Şarkı.

Bir şarkı ve sözleri doldurdu bütün zihnimi, daha önce hiç duymadığım, duyduğumda ise anımsadığım.
Müziği, ellerin cebinde sokaklarda hızla deeriin bir nefes alabileceğin yere doğru giderken her adımında içine işleyen cinsten

Sözler akıp gidiyor aklından ve düşünmeye başlıyorsun..

''Son bir anın var benimle,
 Gitsem bile, hep seninle
 Gerçekten ister misin?
 Aklıma kazındın, son gidişinle..

 Son bir anın var benimle,
 Bitti zaman ben hala seninle
 Gerçekten isteyebilir misin?
 İçimde kaldın en güzel hallerinle

ve deniz karanlık dalgaları hırçın, haykırmak istersin sesin çıkmaz
cümlelerin içine dökülür, senden başkası duymaz, kendine inandırırsın.

 Burada, iyilerin yanında, senden uzakta
 Eksik ama iyiyim gerçekten.
 Ve seni duydum, geldim en renkli rüyalarına

 Son bir anım var seninle
 Ben uyurken elin elimle
 Son bir anım var seninle
 Ben uyurken yüzünde gülümsemeyle

 Yandım, söndüm
 Her yerdeydin ama kördüm,
 Kayan en parlak yıldızdım,
 Dileklerini dile döktüğün.

 Dön (,) geriye (,) dönemem...''